1 Ocak 2015 Perşembe

Aşk-ı Sükun



Sevgi, nefsin sevmesidir..
aşk kalbin.. 
Nefis dünyaya bakar, kalp ahirete..
Nefsî sevgi, aşk sırrına tutunabilir mi? Evet, ama günahlarla kirlenmemiş ise... 
Günahlarla kirlenen sevginin aşk kimyasına ermesi, kalp boyutuna düşmesi mümkün değil ki... 
Sevgiyi Allah bizim için yaratmış, aşkı kendisi için. 
Aşk, sevginin kemale ermesidir. Mecazî konulardaki tutku sevgidir, aşk değil. 
Ancak mecazdan aşılırsa aşka ulaşılır. 
Tasavvufta sevgi ile başlayan seyr-i sülûkun son varış noktasıdır aşk...
Kalp sırrına erenler; susarlar, kızmazlar, küsmezler, kırmazlar, kırılmazlar, her şeyde bir güzellik bulurlar, hiçbir şeyi insanoğlundan bilmezler, Rabb'inden bilirler, her şeyi O'ndan umup beklerler...
Susarak konuşurlar...
İnsan bir sabah kalp sırrına ermiş olarak uyanmaz. 
Çalışarak, ciddi anlamda iradeyi bu konuda kullanarak kalp sırrına erişilebilir. 
Bu kıvama nasıl gelindiğine ise Hacer Annemizin hayatı ne kadar güzel bir örnektir...  
Aşk-ı Sükûn, işte bunun romanı...


Nuriye Çeleğen ile tanıştığım ilk kitap.. İyi ki de tanıştım eşsiz bir kalemi var; insanı derinden etkileyen, alıp götüren..
Hz. Hacer, Sare validemiz, İbrahim a.s., İsmail a.s. ve onların imtihanı.. 
Herkese tavsiye ediyorum..

1 yorum: